hchaberajansi- Habercilikte Yeni Bir Soluk
HV
29 MART Cuma 18:05

TÜRASAŞ ve "Sarı öküz" hikâyesi

Ergün Özkan
Ergün Özkan
Giriş Tarihi : 11-03-2023 00:34

25 Ekim 1951’de Vagon Tamir Atölyesi adıyla TÜVASAŞ’ın ilk temeli atıldı. 1962 yılında Adapazarı Demiryolu Fabrikası adını aldı ve ertesi yıl ilk vagon üretildi.

                1971’de ise ilk defa yurt dışına vagon ihracatı gerçekleştirildi.

                1975 yılında ise “Adapazarı Vagon Sanayi Müessesesi” adını almış.

                1986 yılında TCDD’ye ‘bağlı ortaklık’ yapısı ile bağlanmış ve yarı-özel bir anonim şirket statüsüne kavuşmuştur.

                1951 tarihinden itibaren ilimizde faaliyet gösteren öncesinde adı Türkiye Vagon Sanayi A.Ş (TÜVASAŞ) olan sonrasında kurulan Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayi A.Ş (TÜRASAŞ) bağlanarak genel müdürlük iken bölge müdürlüğü haline gelen vagon fabrikası ve geleceğine dair karamsar bir iddia var orta yerde.

                TV 264’te yayınlanan Son Düzlük programına katılan SATSO eski başkanı ve Sakarya Kent Şurası başkanı Erol Öztürk Hacıeyüpoğlu, fabrikanın kapatılarak satılacağını söyledi.

                Demiryol-İş Sendikası Şube Başkanı ve Türk-İş İl Temsilcisi Cemal Yaman ile konuştuğunu ifade eden Hacıeyüpoğlu, “Cemal bana ‘biz 600 çalışan kaldık. İşçiyi sürekli azaltıyorlar. Bizim fabrikamızı buradan kapatacaklar ve satacaklar’ dedi.

                Şehrimizin simgesi olmuş TÜVASAŞ’ı TÜRASAŞ yaptılar. Merkezini oraya taşımak için adını değiştirmeye gerek yok TÜRASAŞ’ı da alın götürün. Bizim milletvekilleri ve sendika başkanı ile bir araya gelip TÜVASAŞ’ı geri almamız lazım” dedi.

                Cemal Yaman, “Burası TÜVASAŞ iken 2-3 bin çalışan vardı. Her geçen gün küçülerek 600 işçi kaldı. 400 taşeron çalışan, 500’de memur var. Korkuyorum ki vagon yapma kabiliyetimizi kaybedeceğiz. TÜVASAŞ, TÜRASAŞ olup genel merkezi Ankara’ya taşındıktan sonra işler eskisi gibi yürümüyor. Çalışanlar burada ancak karar vericiler Ankara’da. Korkuyorum ki zamanla küçülüp burayı kapatacaklar ve ya satacaklar” dedi.

                Hacıeyüpoğlu’nun gündeme getirdiği ve Yaman’ın da desteklediği görüş ortada, fabrika ya kapatılacak ya da satılacak. Tarihsel serüveni ve geldiği yer ortada, planlı bir küçülmeye tabi tutulmuş ve bu gidişin sonu da belli.

                Geçmişte benzeri uygulamaya tabi tutuldu Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) ve Adapazarı Şeker Fabrikası.

                1944 yılında Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) adı altında kurulan bir Kamu İktisadi Teşebbüsü olan, benim de ailemin de yaşamında önemli yer tutan fabrika 2003 yılında özelleştirmeye tabi tutulmuştu.

                1952 yılında kurulan Adapazarı Şeker Fabrikası, 1994 yılına kadar Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin iştiraki olarak faaliyet sürdürdü ve 2004’te Özelleştirme İdaresine devredildi.

                Bir dönem şehrin ekonomisine yön veren, ülke ekonomisinin öncü kurumları olan fabrikalar birer birer ya satıldı ya da kapatıldı. Bir birinin taklidi yaşanılan gelişmelerin hiç birinden gerekli dersleri almayı beceremedik. Elimizden tüm kurumlar bu sayede alınmış oldu.

                Fabrikaların mesai bitim saati beklenirdi bir dönemler, tüm esnafın gözü kulağı mesai bitim sireninde olurdu. Çocukluğumdan hatırladığım anılardır, TZDK çalışanı olan babam ve binlerce çalışan şehir ekonomisi için çok önemliydi.

                TZDK’nın kuruluş amacı tarımsal üretimi artırmaya yönelikti. Birçok il ve ilçede şubeler açmış, tarım üreticisine yönelik çeşitli çalışmalarda bulunulmuş. Traktör üretimi, çeşitli gübre ve tarım kimyasalları üretimi, tarım makinaları üretimi gerçekleştirmiş.

                Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş, artan şeker ihtiyacının tamamen yerli üretimle karşılanabilmesi için kurulmuş. Pancar ekicilerin korunması ve tarım kesimini kalkınmasının öncüsü olmuş kurum.

                Her iki kurumun bugünkü hali içler acısı.

                Üretim ve yanlış politikalardan dolayı tarım alanları eridi, çiftçilik ise bitme noktasına geldi, pancar ekimi başta olmak üzere.

                Şehre kimlik vermiş tüm kurumlar elimizin altından kayıp gidiyor ve olan biteni izlemekle yetiniyoruz. Meşhur hikâyeyi bilirsiniz “Sarı Öküz” hikâyesi.

                Bizim Sarı Öküzümüz neydi ne zaman verdik ben de bilemiyorum.

                Bu gidiş son Kamu İktisadi Kuruluşu olan dün TÜVASAŞ bugün TÜRASAŞ olan kurum da, bizlerin gözleri önünde ve seyirciliğimiz eşliğinde ya satılır ya da kapatılır.

                Olan bitene tepkisiz kalış “Öğretilmiş Çaresizlik” son yılların sıradan ve alışkanlık edinilmiş hali…